Olmaz bu ki, her emre dehalet ede fehle,
Devletli olan yerde cesaret ede fehle,
Asude nefes çekmeye halet ede fehle,
Artık hukuk üste adavet ede fehle...
Bu çarkıfelek tersine devran edir şimdi,
Fehle de özün dâhili insan edir şimdi.
Fehle, mene bir söyle, neden hürmetin olsun?
Ahır ne sebeb söz demeye kudretin olsun?
El çek, bala, devletlilere hizmetin olsun,
Az-çok sana verdiklerine minnetin olsun!..
Bu çarkıfelek tersine devran edir şimdi,
Fehle de özün dahili insan edir şimdi.
Devletli, amandır, özünü salma belaya,
Fehle sözü hak olsa da, bakma o sadaya,
Yol verme nefes çekmeye her fukaraya,
Bu çarkıfelek tersine devran edir şimdi,
Fehle de özün dahili insan edir şimdi.
Aldanma, fakirin olamaz aklı, zekası,
Çün yokdur onun senin gibi pakize libası,
Yok serveti, yok devleti, yok şah, ebası,
Var köhne çuhası, dahi bir tekçe qebası...
Bu çarkıfelek tersine devran edir şimdi,
Fehle de özün dahili insan edir şimdi.
İstersen eğer olmağa asude cihanda,
Ta olmayasan gamlara alude cihanda
Fehle yüzüne bakma bu beyhude cihanda,
Öz fikrini çek, ol dahi fersude cihanda...
Bu çarkıfelek tersine devran edir şimdi,
Fehle de özün dahili insan edir şimdi.
Görme milletinin derdini, arama devasını,
Okşama yetimin başını, kesme sedasını,
Zinhar koyma dehrde bir hayr binasını,
Yad eyleme, şad eyleme millet fukarasını...
Bu çarkıfelek tersine devran edir şimdi,
Fehle de özün dahili insan edir şimdi.
Mirza Alekber Sabir(3)
[1] Bakı Fehlelerine: Bakü İşçilerine
[2] Puç eylemek: mahvetmek, hiç etmek
(3)Azerbaycan Edebiyatı'nda, yeni mizahî şiirin, satirik akımın kurucusudur. Şairin asıl adı ve soyadı Elekber Tahirzâde'dir. Sâbir (sabr eden, sabırlı) ise onun şiirlerinde kullandığı mahlasdır. 30 Mayıs 1862 'de Şamahı'da doğdu. Babası Hacı Zeynalabdin tacirdi. Lakin 1859 yılının korkunç depreminden sonra, onun ticaret işlerinde bir gerileme olmuştu ve kalabalık ailesini zorlukla geçindiriyordu.
Yedi yaşında mahalle mollahanesine verilen küçük Sâbir, burada Kur'an ayetlerini, Sa'di'nin "Bostan" ve "Gülüstan"mı ezberliyordu. İlk şiirini sekiz yaşında yazmıştı. 1874'de Seyid Ezim Şirvânî'nin (1835–1888) Şamahı'da açtığı yeni (usûl-i cedid) okula devam etmeye başladı. Talebesinin şairlik istidadını gören Seyid Ezim, onun-la daha ciddî meşgul olur, yeni şiirler yazmaya teşvik eder. Sâbir'in ilk şiirlerinden birinden çok hoşlanan hocası ona, Nizâmî'nin "Hemse"sini hediye eder. Sonraları, hayatının maddî açıdan ağır ve zor dönemlerinde, bir kitapçı "Hemse"yi ondan yüksek bir fiyata satın almak istediğinde, Sâbir vakarlı bir tarzda ona şöyle cevap vermişti: "Sâbir çöreksiz yaşar, ama Nizâmî'siz yaşamaz".
Babası, artık 15-16 yaşlarına gelen oğlunun yeterli öğrenim gördüğünü düşünerek, onun ticaretle uğraşmasını istiyordu. Okuldan zorla geri alınarak cansıkıcı bir dükkânda oturmak zorunda kalan Sâbir, burada da şiir yazma ve kitap okuma meşguliyetinden uzaklaşmıyordu. Bir defasında babasının, onun şiir defterini yırtması üzerine, ailesinden ve doğduğu şehirden kaçarak Buhara'ya giden bir kervana katılmış, ancak yarı yolda akrabaları tarafından geri döndürülmüştü. Bu olaydan sonra babası bir daha oğlunun hayatına herhangi bir şekilde müdahale etmemiş ve aile içerisinde manevî bir özgürlük kazanan Sâbir daha büyük bir ihtirasla edebiyat çalışmalarına, yeni şiirler yazmaya başlamıştı. Bu alanda hocası Seyid Ezim Şirvânî, onun en büyük yardımcısı ve manevî babasıydı.
1883'te kutsal yerleri ziyaret bahanesiyle Şamahı'dan çıkan Sâbir, öğrenim yolu ile öğ-renemediklerini geziler yoluyla öğrenmeyi tasarlar. İki yıla yakın bir sürede Horasan'ı, Nişabur'u, Buhara'yı ve Semerkand'ı gezip dolaşır. 1885 sonlarında vatana döner. Ama Şamahı'da kısa bir süre yaşadıktan sonra 1886 yılının başlarında, bu defa da Kerbelâ ziyareti adı altında yeni bir seyahate çıkar. Birkaç aydan sonra babasının ölüm haberini alarak memleketine döner. Böylece, gençlik hayatı biter ve ailenin bütün ağırlığı Sâbir'in omuzlarına çöker. Çabucak evlenir, birbiri ardınca kızları doğar ve şair, ömrünün sonuna kadar bir hayat mücadelesi vermek zorunda kalır.
Ama Sâbir'in hakikî istidad ve edebî başarısının ortaya çıkması 1906'da Tiflis'te, Celil Memmedkuluzâde'nin başyazarlığında, "Molla Nesreddin" mizahî dergisinin yayınlanması ile gerçekleşti. Sâbir'in 1906-1911 yıl-larda bu dergide "Hop-hop" takma adı ile yayınlattığı mizahî şiirler yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
Bütün Şark'a sesini duyuran, kısa zamanda yalnız Azerbaycan'da değil, İran'da, Türkiye'de, Orta Asya'da devamcıları yetişen bu yeni şiir üslûbunun mimarı olan Sâbir ise, hayatını eyalet Şamahı'smda, küçük bir dükkanda, sabun pişirip satmakla geçiriyordu.
1907'de, Şamahı'da bir okul açmak fikrine düşer. Ama bunun için ilk önce Maverayı Kafkas Müslümanları Dinî İdaresi'nde sınavlardan geçerek hocalık izini almak gerekti. Şairin maddî ve manevî sıkıntılarına kendi ve ailesinin geleceğinden endişe de eklenmişti. Sınavlardan başarıyla çıkan ve öğretmenlik izini alan Sâbir, 1908'de Şamahı'da "Ümid" adlı bir okul açtı fakat bu okul kısa zamanda kapandı. Sâbir, Baku'ya göçerek, Baku yakınlarında Balaham kasabasındaki "Seadet" okulunda öğretmenlik yapmağa başladı. Şiirlerini "Molla Nesreddin" dergisi ile bir arada Baku'da yayınlanan çok sayıdaki gazete ve mecmuaların sahifelerinde okuyucularına takdim etti.
1910'da ağır hastalanan şair, tedavi için Tiflis'e gider. Burada Celil Memmedguluzâde'nin evinde yaşar. Ondan ve hanımı Hemide Cevanşir'den büyük iyilikler görür. Celil Memmedguluzâde, Tiflis'in en ünlü doktorlarını hasta şairin tedavisine celb etse de, artık geç kalındığından hiçbir şey yapamazlar. Sâbir'se, ameliyata razı olmaz. "Benim karnım sizin için para cüzdanı değil ki, açıb bakasmız, sonra da kapadasmız" diye hayatının en ağır dakikalarında bile şakasından geri kalmaz.
Şamahı'ya getirilen şair burada hayatının son günlerini hasta yatağında geçirerek 12 Temmuz 1911'de, edebî külliyatım, geleceğini dostu Sehhet'e vasiyet ederek hayata gözlerini yumar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder